challenge / çelınc



Şimdilerde hep bir challenge durumu var sosyal medyada, yeni de çıkmadı. Tam emin değilim sanırım buz kovasıyla başladı. Birşeye dikkat çekmek için biri kafasından aşağı bir kova buz döktü. Sonra bu bence, dünya çapında birlikte olma halini destekleyen tarafı parantez arasında, çok eğlenceli geldi herkese ve yayıldıkça yayıldı. Buz olayı bir yere kadar devam etti. Chanllenge kaldı, hayatımızda yer edindi. Benim çevremde dünya kadar challenge var. Bu arada kelime ingilizce ve çelınc diye okunuyor. Türkçede tam karşılığı yok. Tabi tahmin ettin onunla ilgili birşeyler anlatacağım ve sanıyorum netleşecek ne olduğu. Bu yüzden internet tanımını getirmiyorum önüne. Merak edersen bakarsın zaten.

Bugün derste bir anda ağzımdan çıktı; yaşam sürekli bir challenge hali.. yani seni bir yere getiriyor başta bu ne yahu diyip şaşırıyorsun, adapte olmakta zorlanıyorsun, ne biliyim dikkatini kaynağını buraya yönlendiriyorsun bir an önce adapte ol ve huzurlu hisset diye. Mesela yeni bir okula başladın, tedirgin gidiyorsun, gece heyecandan gerginlikten uyuyamıyorsun, gidiyorsun ama tetiktesin her an bir saldırı (ne saldırısı yahu amma abartıyorsun) olacak diye gözlerin dört dönüyor etrafta. Acayip bir enerjin var bir de hiç öyle uyuyamadın diye bitkin de değilsin. Allah Allah bu okula başlamadan niye gece uyuyamayınca gündüz beter oluyordum ki diye sorgulatıyor hatta insana. Nihayetinde duruma alışmaya, insanlarla tanışmaya, yeni durum neyse işte ona uyumlanmaya başlıyorsun. Alıştın rahatsın diyelim, alanını oluşturdun, arkadaşların belli falan, tam keyif süreceksin, hooooop o neydi ya sınıfını değiştiriyorlar.. Hadi bakalım uykusuz geceler, aynı süreç bir daha..

Aslında hep böyle değil mi? Yani derste ağzımdan çıktı bende dinledim de şimdi bakınca zaten böyle değil mi? Yaşam sürekli seni bir challenge etme durumunda. Tam yerleştin rahatsın, dur bebeğim fazla yayılma al bakalım hadi seni bir de buralarda görelim. Bana enerji verme olayı da çok heyecan verici geliyor. Ben normalde gece uyanan bir insan değilim, iyi uyurum bir derdim yoksa. Bu gece uyumakta zorlandım, tabi bunda meditasyonu gecenin sonuna bırakmam da yardımcı oldu, yatak öncesi meditasyon benim uykumu bozuyor uyuyamıyorum. Meditasyon bu sonuçtaki yardımcı elemanlardan biri, tamam, ama birşey daha var yani gecenin üçünde kalkıp bunları yazmaya yeltenmekle yetinmeyip baya harul hurul yazdığıma göre..
Ben kendimi bildim bileli yazarım. Kendimi bilişim bu durumda ilk okul 3 falan sanıyorum. Günlüklerim var o yıllardan, ilk sayfasında kendimi neşeli bir kız diye tarif ettiğim, yıllar sonra elime aldığımda beni acayip şaşırtan günlükler.. Günlük yazmalısın kafasından günlük tutulur mu emin değilim benim ki yazmazsam olmayan birşeydi, öyle olduğundan bu gün 34 yaşımda hala yazıyorum. Düşünmeye, kendi kendime felsefe yapmaya bayılıyorum, onları aktarmak ya da bazen yaşadığım duygu hallerini sindirmek için elim kaleme kağıda adeta koşuyor. Yanımda her zaman bir defter olur, olmasa bir defter sayfası muhakkak bulurum, hiç olmadı peçetelere yazarım ya da fişlerin arkasına. Şimdi bunu böyle yazınca bana da bir garip geldi, ama gerçek böyle. Vardır benim gibi olanlarınız, bazıları yazarak düşünür derler,ben yazarak bedenleniyorum, topraklanıyorum. Tarifi öyle..
İşte böyle yıllar boyu yazdım. Aslında bunları paylaşma atılımını gerçekleştirme yoluna daha önce de göz attım, hatta içeri adım attım, etrafı kokladım, yine bir blog açmıştım. Gel gelelim kokuyu sevmedim, kafamdakiler çok dağınık geldi, yazdıkça uzadı, o kadar uzun olmasındı, akışına bırakamadım,dağıldım, ne anlatacağımı kaçırdım, canımı sıktı, aman boşver zaten bunları kim okuyacak ki dedi, hımmm evet ya ne kasıyorum boşver dedim bıraktım. Günlüklere, peçetelere, fişlere ha gayret yaz babam.. Bir de itiraf ediyorum gerçek şu ki korktum. Bu kadar insanın önüne geçip kelimelerle dans etmekti bu! Ya dansımı beğenmezlerse? Zaten o kadar kolay ki kalp kırmak herkes maşşalah Van Dam. İşte benim o huysuzun daha farkında olmadığım zamanlar ve tek iletişim biçimi neredeyse bu sanıyorum. Ne komik di mi, kısır bir döngü; dışarıdan gelenden korktuğun için saklanıyorsun, saklandığın için güneş görmeyip, sulanmayıp, büyüyemiyorsun. Büyüyemeyip güçlenemediğin için saklanıyorsun. 
Evet etraf tehlikeli ama riski alıp aydınlığa çıkmalı, biri üzerine basar ezer geçer korkusuna rağmen sahalara çıkmalısın.. Başka yolu yok çünkü, güvenli oyun yok. Güvenli yaşam diye birşey yok.
Geldim mi başa.. İşte yaşam böyle sen büyü, serpil diye hep bir olay peşinde. Hah yerleştim dur bebeğim bir de bununla yerleş.. Her daim bir challenge.. Yaşam dikkat kesilip dinlediğinde seni büyütmek derdinde.. Bana sorarsan hissettiğimi söyleyeyim, yaşam senin üzeründen kendi derinliğini, kendi muhteşemliğini, sınırlarını, büyüme hızını gücünü deneyimlemekte.. Sen sandığın şey olmadığını, hatta sen diye birşey olmadığını, sadece böyle garip garip durumlar içinde kalbini dinlemeyi pratik edip dansa bedeninin bilgeliğinden karışmayı, yaşamı uyum içinde yaşarsan nasıl sihirli bir fasülye olduğunu gösteren bir sihirli fasülye tohumu gibi.Görünüşüne aldanmayıp ektiğinde toprağa can suyuyla birlikte arsız, tutarsız büyümeye başlıyor.Bulutların üzerine devler ülkesine kadar çıkıyor. Sen bir yaprağında otururken yükselmeye başlıyorsun, bulutların ardından devler ülkesine varıyorsun ve orda herşey çok büyük! Çünkü yaşam çok büyük, yeni bir challenge başladı bugün burada, yazmayı paylaşmak yolcuğulu, enerjisiyle birlikte.. Gecenin 3 ünde karanlık odada ekrana değil klavyeye baka baka yazıyorum.. Yeni bir challenge a davet geldi, dansa kalktım.. 

Bu arada şu an aklıma geldi, yaşamın espirisi de içinde saklı; şu an sana yazdığım bu klavyeye bundan bilmem kaç sene önce Defne Suman bakıyordu, belki o da gecenin bir vaktinde uyandı, duramadı ve yazdı..

Sevgiyle

11 Ocak 2018, İstanbul, Beşiktaş

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ayrılıktan Birliğe...

Çiğ Tepki, Süreç ve Pratik

Bedenin bilir