Huysuz
Yıllar önce bir yoga dersindeyim; ben taze bir
uzman, benden de tazenin dersine gitmişim. Pozdan poza akıyoruz, sınıfta de ki
5 kişiyiz bir de taze uzman, olduk mu 6. Dışardan görünen böyle tabi,
diğerlerininkini bilmiyorum ama ben yalnız değildim. Benim Huysuz benimleydi.
Gözünde gözlüğü, zihinimin en yüksek makamından hevesli bir kıpırdanma halinde.
Kötü olana kulak kabartmış, hangi kulpu takarım acaba diye kıçını bi o yana bir
bu yana yerleştire yerleştire geçmiş göreve. Kutsal görev;
- Kimse iyi değil ve acaba neden iyi değil.
- Dur ben söyleyeyim..
Sonra başladı
-
O pozdan sonra bu poz gelir
mi?
-
O tarif olmadı yalnız ben
anlamadım yok ya kimse anlamadı. Bak onu da yanlış söyledi
-
ayyh ne ders ya nasıl bitecek!
----- dııızzzzzzzzttttttttttttttttttttttt-------
Birden uyandım, bir boşluk içinde, aşağıda
bir yerde huysuzu gördüm, vırvır konuşmalarını bükük dudağını, boğazına kadar
kapanmış ütülü beyaz gömleğini, bedenimi, nefesimi, taze uzmanı, diğer
insanları, sınıfın hacmini, manzarasını.. ve sırtımda ki yükü..
Kendimi bir türlü sevemediğimi,
beğenemediğimi, hep yetersizliği, her değersizliğimi.. Yanlış olacak ,
diğerleri beğenmeyecek diye elimdekileri çöpe gönderişimi, hergün daha da
üzerime binen bu kötüyü göreni..
Sonra tekrar sınıfa, huysuza kaptırdım bitti
o ders öyle.
Bilirkişi Huysuz artık dikkatimi çekmişti.
İzlemeye başladım, baktım nerde ne kötü varsa görüyorum, inanılmaz bir
yeteneğim var farkında değilim J Bir yandan bunun ağırlığını izliyorum, kendimi beğenmediğim gibi
kimseleri de beğenmiyorum. Kimse bilmiyor bu hallerimi. Yüzümde iyi insan
maskesi, içim cehennem. Bir kaç kişi var
yakınımda bir şekilde onlarla, yol sağolsun, kolaylıkla varolabiliyorum elimdekileri
olanlarla paylaşabiliyorum, onlarda benimle, birbirimize güzel şeyler
söylüyoruz. Belki birbirimizin potansiyelini görüyoruz. Belki birbirimize
potansiyelimizin kıvılcımını gösterebiliyoruz. En nihayetinde birilerinden iyi
olduğumu duymaya ihtiyacım var. Tabi onlara bağımlıyım, bir tek onlarla
konuşabiliyorum, bir tek onlar beni görüyor diye düşünüyorum, bir tek onların
güzeline yüreğim açık ve tahmin edersiniz göz kamaştırıcı geliyor. Benimle
oldukları için çok mutluyum! Onlarsız yokum, bağ kuramıyorum, dinleyemiyorum, anlatamıyorum,
anlayamıyorum, çünkü kimse bilmiyor,
çünkü kimse anlamıyor, çünkü kimse yeteri kadar farkında değil diyerek önüme
geleni kesip atıyorum. Kalbim kaskatı. İçeride ne hava, ne ışık...
Ağırlaşıyorum. Anlamsızlaşıyorum. Hissizleşiyorum.
Farkında değilim, kalbimi duymuyorum, hatta şöyle;
-
kalp derken?
Pek tanışık değilim. Zihnimse şenlikte, asıp
kesiyor. Zihnimden yaşıyorum. Geçici heveslerde yaşadığımı hissetmeye
çalışıyorum.
Kalbimden kendime sıcak birşeyler akmıyor.
Şöför koltuğunda Huysuz ve diğerleri var
canıma okuyorlar. Yorgunum.
Böyle böyle aydım olana..
Huysuzu dansa kaldırdım. Her adımıma laf attı, takip etmek yerine
omuzlarımı sıkıştırıp bana yön vermeye çalıştı. İlk defa sustum ve duydum bu
kez kapılıp gitmedim. Cevap vermedim, kaldım sadece onunla. Yön vermeye
çalışışını izledim, adımlarımı beğenmeyişini, yukardan gelen ezici bakışlarına
kıpıtısız gözlerimi diktim .
Dans devam ettikçe Huysuz değişmeye başladı,
sanki anlamaya başladı, ya da bir yakıtı vardı benim tepki vermem onu besler
gibiydi, tepki vermeyip izledikçe, beslenemedi. Beslenemedikçe sanki enerjisini
doğru kullanması gerektiğine uyandı.
Bir değişik hissettim. Sabahın sakin sessizliği
gibi.
Sonra güneş doğdu; ben iskelet gibiydim.
Etlerimi toplamaya başladım, suyu kana kana içtim, çimenlere uzanıp kendi
devrimimi ilan ettim. Kendime cevap vermeden kendimle kalmaya , içerdeki
orkestranın iyi kötü ne bestesi varsa dinlemeye and içtim. Yorumsuz yargısız
merakla dinlemeye tamam dedim. Onlar çaldılar ben de dinledim. Giderek azaldı hırçın
notaları, güneş doğdu yine, yemek yedim damar yollarım oluştu kan düştü içine
kan akmaya başladı damarımda yaşamayı hissettim, yanağıma al geldi dudağıma bir
gülüş.
Bu böyle devam etti, kötü günlerde oldu, huysuzun
ya da diğerlerinin sazı eline alıp ne varsa parçaladığı, kötü insanlığımdan
girip, beceriksizliğimden, sevgisizliğimden, yapamamamdan yürüye yürüye aslında
yiye yiye bitiremedikleri günler. O anlarda yürüyüşe çıktım yavaş yavaş
yürüdüm, adımlarımı duydum, sokakları duydum, sokaklarda durdum. Havayı rüzgarı
başka insanların yüzlerini duydum..
Yavaş yavaş oldu, çok yavaş, renkleri,
gülüşleri, güzel renkleri, güzel sesleri duymaya başladım. Aklım kalbim deprem
yedi , şaşınlıkla durup kaldım, güzellik beni benden aldı. Kelime çıkmadı
ağzımdan, bazen gözümden yaş oldu aktı. Romantikliğimi keşfettim. Bir insanın
bakışının gözümü doldurduğunu, bir ağaca sarılıp ağlamanın halini, babama
mektuplar yazmayı o zamanlarda keşfettim. İçimdeki duygu selini, onun
canlılığını, değişkenliğini, çağlayarak akışını o zamanlar.
Zihnimden bedenime aktım. Aktıkça kalbimin
katı duvarları çatırdamaya başladı, çatlaklardan araya ışık girdi.
İçim ısındı.
Kalbim büyüdü gibi hissettim. Huysuz tatlı
gelmeye başladı, dediklerine kimi zaman güldüm kimi zaman hakkın var dur buna
bir bakalım dedim.
Zaman yavaş yavaş akarken Huysuzla bir derin bakıştık, kadeh kaldırıp
fondip yaptık, ardından barış zamanıııı diye çığlıklar attık. Diğerleri de
geldi.. Tam bir cümbüş, dağıttık ama çok eğlendik. İçimi bir huzur kapladı..
Şimdi çok uzun değil barış bayrağı asılı evimde. Bu bayrak
altında gözüm güzele açıldıkça açıldı. Beslendim, tombullaştım. Orta yol diye
biryer var.
Belki hala orta yolda değilim, güzeli görmeyi
daha çok istiyorum, cümlelerin altında yatanı duymaya, parentez aralarına aşık
oluyorum.
İşte tüm bunlardan sonra şimdi bu akşam
tadını çok sevdiğim şarabımı bu an için açmaya yeltendim. Tirbişonu çevire çevire yerleştirdim mantarın içine, çekmeye
geldi sıra, orada bozuldu tirbişon. İnsanlardan saçma sapan şeyler isteyebilen
bir tarafım var ve komşu komşunun külüne muhtaç değil mi? Alt komşu abandı
şaraba pat diye çekip çıkardı mantarı ben de bir kadeh ikram edip evime
yollandım. Duamı edip şarabımdan bir yudum aldım. Kutluyorum; o yoga dersini,
huysuzu, dinlemeyi öğrenmeyi, güzeli görmeye niyet etmeyi, kendimle dost olmayı
seçmeyi ve nihayetinde paylaşmaya cesaret edebilmeyi..
Bu yazının yolculuğu böyleydi. Yaz deyip
destek olan herkese bendeki güzeli gördüğünüz ve desteklemeyi seçtiğiniz için
kalbimin deriniyle sarıldım… İyiki.
10 Ocak, İstanbul, Beşiktaş
Yorumlar
Yorum Gönder