Hayatta her şey yavaş yavaş olur..
Sizde
benim gibi sabır konusunda kıt, tezcanlı, her şey bir anda olsun isteyen
varlıklarsanız, bu yazı belki size daha çok şey ifade eder..
Hayatımın
belli dönemlerinde kulağıma gelen bazı cümleler bende derin izler bırakmıştır.
O izlerin soyulan kabuklarını cebimde taşırım, değerlerini bilirim çünkü
iyileşmesi vakit almıştı.. İşte bunlardan birini Hocam bir paylaşım ardından
herkesin sustuğu bir anda o dingin varlığıyla önümüze uzatmıştı..
‘Hayatta
her şey yavaş yavaş olur.. ‘
Bu
laf her şeyi bir anda çözmek, bir anda anlamak, bir anda üzerinden gelmek
isteyen ben için çok moral bozucuydu. Ben gerçekten bir şekilde bir vahi gelsin
ve bir anda o kitapların hepsini okumuş, o gitarı çalabiliyor olmayı falan
istiyorum içimden bir yerden. Beklemek, sabretmek zor oluyor, emek vermek,
çabalamak, üzerine koymak, her gün biraz biraz yapmak zor geliyor. Kötü günler
bir anda bitsin, her şey bir anda iyi olsun istiyorum. Her şey beyaz olsun o da
hemen olsun. Ne komik değil mi yani zaten böyle yazınca öyle aşikar ki
saçmaladığım, bunu ancak bir çocuk tutturabilir. Bense çocukluğu geçeli baya
oldu. J
Çocukluğu geçeli oldu ama içimde bazı yanlarım hala çocuk. O yanlardan biri bu
her şey çabuk çabuk olsun diyen yanım işte, neden böyle dediğine bakmadan
peşinden gittiğim, sonra olmayacak o zaman bırakalım diye umutsuzluğa
kapıldığım bu yanım çocuk kalmış. Durmamışım onunla, dinlememişim, varlığına tanık olmamışım, büyüyüp değişmesine alan açmamışım..
Bunu
gözlemledikten ve her seferinde tökezlediğimi görmeye başladıktan sonra ister
istemez daha çok dikkatimi çekti bu ben. Ne diye çabuk olsun istiyordum, çabuk
olunca ne olacaktı.. Sorular ve sorulara cevaplar geldi.. Ancak bu tip şeyler
entellektüel konuşmalarla olmuyor. O his her geldiğinde her seferinde pratikle
oluyor.. Alan açmak, hissetmeye izin vermek, bunu pratik etmek.. Bunu pratik etmeyi pratik etmek..
İşte
aslında bu yazıyı yazmak isteme sebebim de bu. Hayatta neredeyse herşey zaman
ve pratik istiyor.. Geçen yeğenimle yolda yürürken, ki o 5 yaşında, bana dedi ki
‘ben
beklemeyi sevmiyorum.. ‘
Ne
tesadüf! J
Ona
şöyle şeyler derken budum kendimi, beklemezsek yemek pişmeden gelir ve yemek
istediğimizde yiyemeyiz, tadı kötü olur, içindekiler pişmemiş olur, beklemek
bir şeyler, birileri hazır olsun diye gerekli olan bir zamandır. Bunları böyle
anlattığımı duymak hoşuma gitti. Belki o tezcanlı ruhum bunu biraz olsun öğrenmiştir
dedim kendi kendime..
Hayatta
herşey yavaş yavaş olur.. bu bir, bir de şu; bu odadan diğerine gitmek
istiyorsan kalkıp yürüyecek ve gideceksin.. Bu da bir kitaptan.
Bir
çokları eee yani diyeceklerdir bu yazdıklarıma elbet, ama benim için gerçekten
öyle olmadı. Benim bunu her gün kalkıp yapmamla, bunun
doğallığını süreçte kendime göstermeye gönüllü olmamla oldu, oluyor..
Öğreniyorum.
İyi
hissetmek de böyle bir konu.. Bir gün kalkıp her şeyin iyi olacağını ya da
geleceğin bir şekilde hep iyi olacağını düşleyen yanım öyle olmadığını görünce
giderek düşmeye başladı.. Bundan 1-1,5 sene önce oldukça keyisfiz, mutsuz diye tarif
edebileceğim bir
yaşantım vardı.
Sonra pratik etmeye başladım, iyi hissetmeyi, canlı
hissetmeyi, zihnimin beni kontrolünden ayrışmayı, bedensel pratiği, meditasyona
oturmayı, bana iyi gelen şeyler yapmayı.
Şimdi beni mutlu eden bir yaşantım var, kendimle kendimi
iyi hissettiğim..
Bu bir günde olmadı, bunun için her gün pratik yaptım, bu
sadece yoga ve meditasyon pratiği değil, günlük yaşamda beni varlığımla
buluşturan çok çok basit pratikler.. Her gün bunları uygulamanın beni kendi
sesimi bulmama, kendi varlığımı yaşamaya yakınlaştırmasını izlemek bana keyif
veriyor. Yaşamın basitliği, kendi basitliğim içerisinde sonsuz zenginlik
hissetmek bir sene önce aklımdan geçmezdi..
Bu ay sonunda Datça’da bir kamp yapacağım, insan
kendisine iyi geleni paylaşmak ister ya, ben çok severim, sadece yoga
meditasyon olmasın bunları da paylaşayım dedim, elimden geldiğince.. Yoga, meditasyonu düzenli yapmasa bile bu basit teknikleri günlük yaşamda uygulayabilir insan.
Bunları konuşmaya, yaşama başka bir açıdan yaklaşmaya hepimizin çok ihtiyacı
var ve çok besleyici geliyor bana.
Her şeyin yavaş yavaş olduğunu içimizden bilmeye, o olma haline gönülden
güvenmeye, nefesin ritminde dans etmeye.. Sevgiyle..
14 Mayıs
Beşiktaş
Yoga derslerindeki gibi kaleminlede oğreticisin.Hep yaz, yazdıklarında kendimden bir şeyler buluyor hem de dikkatimden kaçanları yakalıyorum.
YanıtlaSilPek yorum yazamasamda sıkı bir takipçinim selamlar.
okumana çok sevindim! kendimce yazıyorum ne güzel bir ifade buluyorsa, sağolasın
Sil