Kayıtlar

Yolculuk, başkaları ve benler..

Yenikapıdan Yalovaya, İdo’nun içi, kalabalık, çok ses ve çok insan var. Koltuğuma ilk oturduğumda karşımda 2, yan tarafımda 1 yabancı vardı, sanıyorum Araplar. Off dedi içimden bir ses, bunlar gidip başka bir yere otursalar. Duydum sesi, peşine düştüm. İçimdeki yabancıları sevmeyen ama özellikle de doğuluları sevmeyen devrede. Suratlarına bile bakmıyor, varlıklarını yok sayıyorum. Herkese sevgi hisseden tarafım burda kapılarını kilitlemiş. Bu insanları sevemiyorum. Neden sevmediğime baktım biraz, neyi sevmiyorum bu insanlarda.. Maddeler döküldü Bunlar kadının varlığını hiç saymazlar, dünya erkeklerin zannederler, baya en derin inançta böyleler. Sesli konuşuyorlar, diğerlerinin varlığına saygı duymuyorlar, dünya onların sanıyorlar. Dünya onların sanıyorlar! içimdeki sinir varlığını iyice belli ediyor. Boynumda daha çok, omuzlarıma yayılıyor. Burası benim evim tatam mı, öyle gelip rahat rahat davranıp bağıra bağıra konuşamazsın! Burası benim, senin değil, b...

Annem

Bugün bir ana gördüm sokakta, yanında oğlu.. Ana çökmüş, oğlu taze.. Ana kendinden utanır, nefesinin yetmediği bedenine içerler, kendi başına olsa belki o kadar umursamaz ama tazesi yanında oflanıp duruyor yamacında..   Ne diye kaldın ki nefes nefese, suratı yeşermiş.. Biz unutuyoruz, biz bilmiyoruz, anamız dediğimiz, Ayşe,   Fatma.. Ana olmaktan öte bir insan bir varlık bu yaşamda.. Tutundukları, öfkelendikleri, yaptıkları, yapamadıklarıyla bir varlık yanı başımızda, bir can. Annem sadece annem değil, babam sadece babam değil.. Birer yolcu bu yaşamda.. Hataları ve doğrularıyla.. Gözüm sulandı o anda.. kendi kabullenemediğim yıllarıma.. Annem, bana can veren, benim canım, benden öte, bir birey, bir insan, bir kul, bir gelen, bir gidecek olan.. Annem, ben...

Bedenin bilir

-Seni en çok ne geride tutuyor, sen olmaktan yapacağın harikaları yapmaktan ne alıkoyuyor.. Seni ne tutuyor, cevap ver.. Durdu, tam durdu da denemez çenesini hafifçe geriye çekerek, gözlerini büyüttü. Aslında bunları o yapmadı da bedeni yaptı, o sadece duydu, duyduğu beynine ulaştığı anda bir darbe yemişçesine başını geriye çekti, şaşkınlıkla gözleri büyüdü.. Darbenin etkisi bedenine yayılmaya başladı, göğsünde bir yükseliş, bir ısı hissetti. Hafif bir mide bulantısı, ve ellerinde öfke.. Zor soru dedi, sanki bunların hiçbiri olmamış da her gün duyduğu bir soruya cevap veriyormuş gibi. Hıımm zor soru, beni ne geride tutuyor.. Tam bu sırada olanın aslında bir saldırı olmadığını içerden içerden kendine söylüyordu, sakin ol. Kendine söylediği bedenine yayılırken bedeni derin bir nefes istedi, ciğerlere dolan hava bedenini yükseltti. Nefesin getirdiği dik duruşla daha güçlü hissediyordu şimdi; 'bunun altından kalkabilirim!' Sonra uzun bir konuşma oldu....

Hayır!

Rüyalara ne dersiniz? Ben rüyalara inanırım, inanırım derken bir mesaj taşıdıklarına, iç alemlerimizin derin sessziliklerinden bize ışık olmaya geldiklerine inanırım. Bir yerde okumuştum, asıl hayat rüyalarda yaşanır diyordu, ne süper bir söz! Aynen katılıyorum, rüyaların gizli dilini anlayınca onlara kulak kabartıp küçük işaretlerini takip edince ne büyük gerçekler çıkıyor karşına! Bir kere rüyalarda hisler gerçektir bir şey olur da utanırsan mesela rüyanda onu hissedersin dolu dolu. Gerçekte olduğu gibi yokmuş gibi davranamazsın. Bu yüzden rüyalarımı yazmaya başladım. Annem rüyalarını kimseye anlatma der ama bence rüyaları anlatmakta bir sıkıntı yok. Gerçi belki vardır, çünkü onlar senin kendine verdiğin gizli mesajlarınsa bu gizli mesajları öyle herkese anlatamazsın ama değil mi! Annem haklı galiba! Facebook sayfasında yayınla tuşuna bastıktan sonra derin bir nefes aldı. Ekran yenilenip önüne kendi postunun düşmesini beklerken bir an görünür gibi oldu postu, sonra ho...